top of page

Sektörün marka isimlerinden gençlere altın öğütler 

3. Güvenilir Ürün Zirvesi’nin eş zamanlı etkinlikleden Kariyer Toplantıları alanının en başarılı yöneticileri ile kariyerine yön vermek isteyen genç girişimcileri bir araya getirdi. Alanının markalaşmış isimleri ile birebir sohbet etme imkanı bulan gençler, kariyer serüveninde nasıl ayakta kalacaklarına dair tüyolar aldı. Deneyimli iletişimci İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.Ada Beyza Toksoy’un moderatörlüğünde gerçekleşen toplantılardan çıkan altın öğütleri sizler için derledik. 

Münteha Adalı - Arya Kurucu Ortağı ve Sosyal Fabrika Kurucusu

Urfa Siverek’liyim. İlk ve orta öğretimimi orada aldım. Lise için İstanbul’a geldim. 79-80 olayları dolayısıyla ailem de göç etti. Konu nereden geldiğiniz veya kadın olmanız değil. Nasıl yol almak istediğiniz önemli. Coğrafya kader değil, gerçeğinizdir. Aklım ermeye başladığından beri Güneydoğulu olmanın ne kadar farklı algılandığını fark ettim. Kadın olmayı bir tarafa bırakıyorum. Ben cinsiyetime bağlı olarak yol almadım, ben insanım. Bu sebeple kadın olarak bunu yaptı dediklerinde reddediyorum. Çünkü niyetin cinsiyeti olmaz. Her hayır, her engel benim fırsatım oldu. Hiç vazgeçmedim, özellikle kendimden. Hepimiz bu ülkede ortak bir kaderi paylaşıyoruz, jenerasyon farklılıkları olsa bile.  

Bir bankanın ilanına başvurdum. Açık öğretim mezunu olduğum için almıyoruz dediler. Ama kendinizden emin olma hali çok önemli. Ne yaptım, ettim, işe girdim. Bankaya girdiğimin ilk 3 ayında memurluk yapamayacağımı anladım. Emir alamıyorum ve belli saatler içinde çalışmak beni öldürüyordu.  Ben anladım ki özgürlüğüne düşkün biriyim.  Ben kendi işimi yapmak istedim ve bu fikir hep aklımdaydı. Sonra eşimle tanıştım. Birlikte iş kurmaya karar verdik. Temizlik şirketi kurduk ve bana dediler ki “Bankadaki müdürlüğünü bırakıp temizlikçi mi olacaksın?” dediler. Yeni bir etiket daha. Sonra dedim ki bu ülkenin komplekslerini ben paraya çevireyim. Hangi kültürde olursanız olun kime ne satacağınızı iyi bilmeniz lazım. Ticaret duyguları yönetme sanatıdır. İster bir ürün satın ister pişirdiğiniz yemeği sunun siz duygulara hitap etmek zorundasınız. Çünkü en önemli alışveriş duygusal alışveriştir. Bunu bu şekilde tanımladığınızda kaleminizde aklınızda çalışmaya başlıyor ve yazı yazmaya başlıyorsunuz.

 

 Maximillian Thomae- Gastonometro Direktörü

15 yaşında sektöre girdim ve 16 yaşından itibaren üç sene boyunca doğal sistemler üzerine çalıştım. Haftada bir gün okula giderdim dört günde çalışırdım. Oradan aldığım bilgileri hala bugünlerde de kullanırım. Çok büyük bir şansla ilk defa bir kadın şefle birlikte çalıştım. Bu sektördeki bir kadın çalışan, erkeklerden en az bir buçuk kat daha fazla efor harcıyor. Kadınlar, erkek dünyasında kendilerini daha fazla göstermeye çalışıyor. Bu restorandaki 3 yıllık çalışmamı çok değerli bir eğitim olarak gördüm.  

Çalıştığım restoranlarda bütün istasyonlarda yer aldım. Hayat kariyeri olarak çok şanslıyım çünkü 1995’te Türkiye’de bir aşçı yarışması gerçekleşti. Yarışmanın birincisi, ikincisi ve üçüncüsü benim çalıştığım fine dining restoranın içerisinden çıktı.  

Yemek yarışmalarında zamanı doğru planlayarak öne geçebilirsiniz. 40 dakikada bir yemeği pişirebilmek hiç kolay değil. Zaman planlaması ve yemek sıralaması için ayrıca çalışmanız lazım. Ve kesinlikle yemeğin en önemli şeyi lezzettir. Yemeğin dış görünüşü ne kadar önemli olsa da yemeği lezzet öne çıkarır. Yemek sektöründe trendleri takip etmekte çok önemli. Genç aşçıların trendlere uygun yemekler hazırlayabilmeleri onları sektörde önemli konumlara getirebilir.  

  

Abdullah Korun - Hacı Abdullah Lokantası 3. Kuşak İşletmecisi

Hacı Abdullah lokantasının emanetçisiyim. Bizler bu lokantanın sahibi değil emanetçisiyiz. Müessesmiz 1888 yılında sultan İkinci Abdulhamit Han’ın emrinin üzerine kuruldu. İlk olarak Kadıköy rıhtımında faaliyet göstermiş. O zamanlar lokanta kültürü Osmanlı topraklarında yokmuş ve gelen yerli ve yabancı misafirler saraylarda ya da konaklarda ağırlanırmış. Lokanta kültürünün Avrupa’da geliştiğini fark eden Osmanlı Han’ı bir emirle bizim lokantamızı kurdurtuyor. Lokanta başta Victoria isminde kuruluyor fakat Lokantanın şefi Abdullah efendi o kadar güzel yemekler çıkarıyormuş ki herkes restorana Abdullah efendi lokantası dermiş. 1919 yılında İstanbul’da bir deprem yaşanmış ve lokantanın olduğu bina yıkılmış. Bu sebepten dolayı lokantanın yeni yerini Beyoğlu olarak belirlenmiş. Oraya taşındıktan sonra Abdullah efendi ismi tescil ediliyor ve ismi bu şekilde kalıyor.  

Abdullah efendiden sonra Hacı Salih efendi şefliği yürütüyor ve kendisi de vefat ettikten sonra 1982 yılında tarihin tekerrür etmesiyle birlikte Hacı Abdullah efendi şefliğe geçiyor. Aşağı yukarı 42 yıldan beri de Hacı Abdullah olarak devam etmekte. Bu lokantadaki 58 yıllık geçmişimde üç nesilin bizden yemekler yediğini çok gördüm. Dede, oğul, torun olarak çok fazla gelip giden oldu.  Yemek yemek bir kültürdür, bir sanattır ve milletleri temsil eder. Amerikalısı, Avrupalısı ve diğer milletlerden insanlar Türkiye’ye gelince mutlaka bizlerden yemek yer ve lezzetlerimize aşık olurlar.  

Aykut Göymen- Mutlu Makarna Yönetim Kurulu Başkanı

1972 yılından beri makarna üretiyoruz. Ben 5 yaşındayken fabrikaya gitmeye başladım. O zaman buğday pazarları erken saatlerde olurdu. Eğitim kesinlikle olmak zorunda fakat her şey kendinizi geliştirmekten, işinizi sevmekten geçiyor. 49 yaşındayım ama her Pazar fabrikaya gidiyorum. İstanbul Üniversitesi İşletme mezunuyum. Babam vefat ettikten sonra Gaziantep’e döndüm. Evin en büyük çocuğu bendim. 2000 yılında şirketin yönetim kurulu başkanı oldum. 24 yıldan beri şirketin yönetim kurulu başkanıyım. Ben yönetim kurulu başkanı olduğumda günde 100ton makarna üretiyorduk. 100ton iyi bir rakamdı. Ama biz bugün 1800ton makarna üretiyoruz. 106 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük 89’uncu ihracatçısı olduk. Bunu ailemle birlikte yaptım. Aile şirketleri bir yere kadar geliyor. Bir yerden sonra parçalanıyor. Bence burada en büyük kardeşin kapsayıcı ve birleştirici olması gerekiyor ki aile şirketi büyüyerek devam etsin.  

Ali Göymen -Mutlu Makarna Yönetim Kurulu Üyesi

Aile şirketi olduğumuz için işin amatör kısmındaydık. Ama sonra çalıştığımız insanlar, çalıştığımız firmalar, çalıştığımız tedarikçiler hepsi profesyonel firmalar olunca o zaman bazı şeyleri öğrenmek zorunda olduğumuzu anladık. Sonra ailede bir mükemmeliyetçilik olduğu için neyi en iyi şekilde yapmaya çalışırız, neyi ben rakibimden iyi yaparım, bunları düşünmeye başladık. Bu profesyonelliğe geçerken bizim de başarısızlıklarımız oldu. Piyasaya girelim dedik girdik, iletişimi iyi kullanamadık geri çekilmek zorunda kaldık. En önemlisi bir şeyi yapacağım deyip sonuna kadar gitmek. Ya da hiç yapmayacaksın. Siyah ya da beyaz olacağız yani gri de devam etme şansımız yoktur.  

  

Enes Örer-Oğuz Holding CEO’su

CEO olmak kolay mı? sorusu ile çok karşılaşıyorum. İçinde bulunulan duruma ve kişinin istekli oluşuna göre değişir.  Ben mecbur temelden başladım. Ama mesela bazı ailelerin çocukları direkt kariyer basamaklarına tepeden başlayabiliyorlar. Önemli olan başarı, tepeye nasıl geldiğimizin önemi yok. Ama sürdürülebilir başarı nerede derseniz yaptığınız işi yönetirken her aşamayı bilip ona göre yönetmek gerekiyor. Eğer ki bir operasyonun başına geçecekseniz tüm alt kademelerden bir şekilde geçilmesi lazım. Ama CEO’luğu tavsiye eder miyim? kesinlikle konforlu. Ama yukarıya çıktıkça zemin çok kaygan. Yaptığın işin her kademesine hakim olursan oradan dA bu risk kalkıyor. Rahat ve keyifli bir yönetici oluyorsun.  

Mesela bir ürün üretiyorsunuz fikir aşamasından tüketicinin kullandığı aşamaya her detayı bilecek ve analiz edecek birikime sahip olmalısınız. Mesela ürün neden rağbet görmedi? Önemli olan bu. Tanıtımında veya üretiminde bir hata mı yaptık diye sorabilmelisiniz. O tespite göre organize olmalısınız. Eğer tüketici ürünü sevmediyse ürünü direkt kaldırmak gerekiyor. Bir ürün çıktığında ilk başarılı olmadıysa sonra düzeltilerek tekrar sunulsa dahi başarı yüzde 5’lerde. Bu kararları iyi analiz ederek vermelilsimiz. 

İş hayatı ile ilgili verebileceğim ilk tavsiye istekli olmak. İsteksiz, niyetsiz bir şekilde iş görüşmesine sakın gitmeyin. Ben bunu isityorum enerjinizi karşı tarafa geçirdiğinizde bir sıfır öndesiniz. İkincisi tavsiye ise iş hayatına girdikten sonra önünüzde ne varsa o işle ilgilenin o işle başarılı olup mutlu olun.   

  

Kubilay İrkan-Bee’O Propolis Medikal ve Pazarlama Müdürü

Propolis’I Türkiye ile tanıştıran bir kadın girişimciden bahsetmek istiyorum. Bir gıda mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı. Çocuğuyla ilgili yaşadığı bir problemden dolayı 10-15 doktor gezintisi yapılıyor ama teşhis bulunamıyor. En son şu an Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki hocamız, Özgür Kasapçopur’un ziyaretine gidiyorlar. Hocamız teşhisi koyuyor: Vaskilüt dediğimiz bir hastalık bu. Ve Aslı hanıma diyorlar ki: “Siz bal sektöründesiniz. Neden çocuğunuza arı sütü ve propolis vermiyorsunuz?”  Hikâye buradan başlıyor. Şöyle bir şeyle karşılaşıyorlar: Türkiye’de propolis üreten kimse yok endüstriyel anlamda. Türkiye’deki arıcılar bu ürünün kıymetini bilmiyorlar ve hatta çöpe atıyorlar. İşte o gün başlayan hikaye bir kadın girişimcinin ellerinde büyük bir firmaya dönüşüyor. Bee’o olarak biz bugün Türkiye’nin en büyük propolis ve arı ürünleri üreticilerinden biriyiz. 

bottom of page